Sarpıncık Feneri
Fırat Sunel Profil Yayınları- Roman
- PAYLAŞ
u önde esas duruşta asker selamı veren kısa pantolonlu çocuk var ya, işte o benim… O zamanlar askerî cuntanın hayatımı değiştireceğini bilemezdim elbette. Ayaklarım çıplak, kılığımız kıyafetimiz haliyle biraz perişan. Alman Harbi yıllarıydı, her gece biraz daha karanlık. Topla tüfekle olmasa da, dişimizle tırnağımızla ve yaşadığımız sefaletle bizler de içindeydik savaşın. Arkamda babamın elleri omuzlarımda, zapt etmek ister gibi. Haklıydı, yerinde duramayan, yaramaz bir çocuktum. Onun sağında annem hep olduğu gibi suskun ve itaatkâr. Fotoğrafların dili olduğuna inananlardanım, ama o burada da sessiz ve dilsiz. Makineye nasıl da çekinerek bakmış. Tam ortada iskemlede oturan sert suratlı kadın ise hanım halamız. İğne oyası işlemeli kara tülbendi, göğsünde İstiklal Madalyası, elinde dokuz yüz doksan dokuzluk zikir tespihi ve yaş çizgilerinin yas çizgilerine karıştığı eskimiş yüzüyle o hep ihtiyardı... Onun sağına ilişmiş olan da ağabeyim İlyas. Benden iki yaş büyük, ama yaşıt gibiyiz. Ben büyüdükçe o sanki küçülüyordu ve günün birinde onunla yaşlarımızın eşitleneceğini sanırdım hep. Fakat öyle olmadı; bir gün geçiverdim onu hiç istemeden… Yaz vakti uzun, yamalı erkek pantolonuyla benim yanımda duran ise ablam Feriha… Fotoğrafın kırığı tam da üstünden geçtiği için yüzü iyi seçilmiyor. Bundan başka o günlere ait fotoğrafı da yok. Aslında bütün ailemin eksik siz hep beraber olduğu tek kare bu… O, sadece giysileriyle değil, haşarılığıyla da oğlan çocuklarından farksızdı. Babama bile diklenecek kadar gözü kara ve inatçıydı, en yabanimizdi. Hep bilmediğim, belki de çocuk olduğum için giremediğim bir dünyası vardı. Bazen bir kenara çekilir, derin düşüncelere dalardı. Aklından neler geçer, neyle hesaplaşır, içinde neler yaşar, bilemezdim. Sanki görünmez bir fotoğraf kırığıyla gizlerdi hislerini. Ona hiç söyleyememiş olsam da, pejmürde haline, kendi elleriyle kısacık kestiği saçlarına rağmen güzeldi benim ablam… Üçümüz aynı kıyafetleri giyerdik ve o genç bir kız olduğunun farkına varmadan, bu fotoğraftaki gibi yaz kış yalınayak, beli lastikli, dizi yamalı uzun pantolonla gezinirdi. Zaten utanıp çekinecek pek kimsemiz yoktu. Çünkü çok nadir çıkardık insan içine. Şu arkada görünen ıssız yamaçtaki beyaz deniz feneri var ya, işte biz orada yaşardık, herkesten uzakta… Farkında değildik o zamanlar hiçbirimiz; yalnızlık ve yoksulluk nasibimiz olsa da, meğer çocukluk günlerimizin o son demleri aslında hayatımızın en güzel dönemleriymiş…
- ISBN
- 978-625-7111-86-7
- Sayfa Sayısı
- 130
- Yayınlanma Tarihi
- 2020